26 Eylül 2010 Pazar

FİLİSTİN’DE 40O YIL SÜREN OSMANLI-TÜRK BARIŞI

-Osmanlı yönetimi 1516-1917 yıları arasında 401 yıl Filistin ve Kudüs’ü yönetimi altında bulundurdu.
     -Osmanlı-Türk  yönetimi Hz. Ömer ve Selahaddin Eyyübi’nin uyguladığı tarihi adaleti sürdürerek farklı din mensuplarına serbestlik tanıdı.
     -Kanuni Sultan Süleyman Kudüs surlarını yeniden yaptırdı. Çok sayıda eser bıraktı.
     -Filistin ve Kudüs’te Türklerin varlığı barış ve huzur dönemini yansıtır.
    

    
    Osmanlı Devleti, daha önceki Müslüman yönetimleri gibi, üç büyük din tarafından kutsal sayılan bu bölgede Müslüman olmayan topluluklara karşı hoşgörülü tavrını devam ettirmiştir. Osmanlı arşiv belgeleri, Filistin’deki idarenin bölgede yaşayan Yahudiler'i dini vecibelerini yerine getirme konusunda ne kadar serbest bıraktığını açıkça göstermektedir. Osmanlı Devleti, Müslümanlar'a ait topraklarda yaşayan gayrimüslimler hususunda "Şer-i Şerif" adı verilen hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde hareket etmiştir. "Şer-i Şerif" denilen bu İslam hukukuna göre, Müslümanlarla barış yapan ve İslâm Devleti'nin hakimiyetini kabul eden gayrimüslimlere "Zımmi" denirdi. Din, dil ve ırk farkı gözetilmeksizin hepsine aynı şekilde Şer-i Şerif’e göre muamele yapılırdı. Müslümanlara ait topraklarda yaşayan zımmilerin aynı topraklarda yaşayan Müslümanlardan farkı, din ayrılığından doğan bir farklılıktı. Örneğin, Müslümanlar zekat vermekle yükümlü oldukları halde, gayrimüslimler zekat vermekle yükümlü değillerdi. Gayrimüslimler kazançlarına göre, senede bir defa "Cizye" denilen bir vergi vermekteydiler. Fakirler, işsizler, din adamları, yaşlılar ve hastalar ise bu vergiden muaftı.

     Gayrimüslimler askerlik yapmak zorunda da değildi. Aile hukuku, miras hukuku ve dinlerinin gereği olan diğer konularda, kendi inandıkları hukuki hükümler uygulanırdı. Bütün bunların yanında, gayrimüslimlerin de can, mal, namus ve şerefleri Müslümanlarda olduğu gibi gibi dokunulmazdı. Muhtaç gayrimüslimler, sosyal haklardan bir Müslüman ile eşit şekilde yararlanırdı. Bazı istisnaların dışında, devlet kademelerinde yer alabilirlerdi. Bütün hukuki davalarda müslim ile gayrimüslim farkı yoktu.

    Birçok Osmanlı beldesindeki kiliseler, havralar, mezarlar, arşivlerdeki belgeler, mahkeme kararları Müslüman hoşgörüsünün en büyük delilleridir. Hz. Ömer’in Kûfi hattı ile kaleme aldığı ve Kudüs’teki gayrimüslimlerin hak ve hürriyetlerini özellikle zikrettiği ve sonradan Osmanlı Sultanları'na ilham kaynağı olan fermanın aslı Osmanlı Arşivleri'nde hala mevcuttur. Filistin’in Osmanlı hakimiyetine girmesinin ardından Patrikhane'nin ve Hıristiyan toplulukların hak ve imtiyazlarını belirten çeşitli fermanlar çıkarılmıştır.

 OSMANLI Hz,ÖMER ADALETİNİ UYGULADI

     Hz. Ömer ile başlayan ve Selahaddin-i Eyyubi ile devam eden Kudüs’teki mukaddes mekanların fermanlarla teker teker sayılması ve burada yaşayan gayrimüslimlerin sahip oldukları hak ve hürriyetlerin tespit edilmesi adeti, bu topraklar Osmanlı yönetiminden çıkıncaya kadar devam etmiştir. Osmanlı Devleti farklı unsurlara hukuki bir statü ve serbestlik sağlayan millet sistemini Filistin topraklarında daha kapsamlı bir şekilde sürdürmüştür. Kısaca Kudüs, Osmanlı hakimiyeti altında tam bir barış ve huzur dönemi yaşamıştır.

     Osmanlı Devleti döneminde yaşadıkları barış ve huzuru özleyen bir çok Filistinli, baba ve dedelerine Osmanlı Devleti tarafından verilen ve kimlik belgesi yerine geçen tezkereler ile çeşitli evrakları bugün de saklamaya devam etmektedirler. Osmanlı İdaresi'nin Filistin'de bıraktığı derin izleri hala unutamayan Filistinliler "Osmanlı bu topraklardan gittiği günden beri oluk oluk kan akmaya devam ediyor." demekte ve o günleri özlemle yad etmektedirler. Yahudiler'e Filistin'de toprak satışını yasaklayarak siyasi planlarını alt üst eden Sultan II. Abdülhamid de Filistinliler arasında büyük bir saygı ve sevgi ile anılmaktadır.

     Filistin'in genelinde hâlen ayakta duran camilerin ve belediye binalarının çoğu da Osmanlılar tarafından inşa edilmiş binalardır. Bu belediye binalarının en güzelleri de Yafa ve Gazze belediyelerinin binalarıdır. Akka bölgesindeki su kanallarını, su yollarını (arkları), hanları, köprüleri, zaviyeleri ve benzeri eserleri görmezlikten gelmemiz mümkün değildir. Ancak Osmanlı'nın geriye bıraktığı eserlerin belki en güzeli Hicaz Demiryolu Hattı ve buna bağlı olarak gerek Filistin'in iç bölgelerinde gerekse kıyı kesimlerinde kurulan zarif istasyonlardır.
Not: Ayrıntılar için bak. http://www.cezmiyurtsever.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder